EMEP: Halk sağlığı için kamusal ve nitelikli sağlık hizmeti!
Emek Partisi Kocaeli İl Örgütü her sene 3-9 Eylül tarihleri arasında kutlanan Halk Sağlığı haftasına ilişkin yazılı açıklama yaptı.
Halk sağlığının işçi ve emekçilerin en önemli mücadele başlığı olduğuna değinilen açıklamada "Halk sağlığı, bütün dünyada ve ülkemizde emek sömürüsünü yoğunlaştıran politikaların savaşları, savaşların ise sömürüyü büyüttüğü bir cendere içerisindedir. Canlıların yaşam hakkıyla beraber havanın, suyun, yeşilin, kentlerin de yok edildiği savaşlar, gıda güvensizliğinin, çevre sorunlarının, kontrolsüz göç dalgalarının başta gelen sebeplerindendir." denildi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde;
"Geçtiğimiz günlerde Kars’ta bir mahkeme, yeni doğan bebeklerden topuk kanı alınarak zekâ geriliği, beyin hasarı, kas hastalıkları ve ölümlere yol açabilen başka hastalıkların erken teşhis edilmesini “bilim dışı” ilan etti. Hem de aşı karşıtı birinin görüşlerine dayanarak! Bilimsel araştırmaları, sağlık kurumlarının ve örgütlenmelerinin önerilerini hiçe saydı.
Her yıl 3-9 Eylül tarihleri arasında kutlanan Halk Sağlığı haftası, işte bu akıl ve izan dışı mahkeme kararının gölgesinde başladı.
Sağlık, sadece hasta ya da sakat olmamak değil, aynı zamanda fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan iyilik halidir. Bu iyilik hali düzgün koşullarda çalışmak, insanca yaşamaya yetecek bir ücret almak, eğitim, emeklilik, sağlıklı konut gibi hakların varlığını gerektirir. Ancak bugün ülkemizde var olan ekonomik ve politik koşullar, halk kitlelerini bu haklardan mahrum bir şekilde yaşamaya mahkûm etmektedir. Hizmetlerin piyasalaştığı, hastaların müşteri haline geldiği, çalışanların tükendiği bir sağlık ortamı da cabasıdır.
AKP iktidarları döneminde sağlık alanı sermayeye iyice açıldı. Şehir hastaneleri hasta garantili işletmeler olarak adeta yağmanın yeni adı oldu. Özel, zincir hastaneler yaygınlaştı. Sağlıkta özel sektörün payı çığ gibi büyüdü.
‘Halk sağlığı’ kavramının koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması, herkesin ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetini alabilmesi, yaşam süresinin ve kalitesinin artırılması gibi bilimsel kriterleri yok sayıldı.
Hasta ve hastalıklar giderek daha çok piyasanın konusu olurken, sınıflar ve bölgeler arasındaki eşitsizlikler derinleşti. Temel koruyucu hizmetlerin alanı daraltıldı. Hizmete ulaşımda sınırlılıklar sağlıklı yaşamayı, hastaların iyileşmesini engelleyici bir düzeye ulaştı.
Kadın ve çocuk sağlığı ikinci plana atıldı, aşı ve diğer koruyucu sağlık hizmetleri üzerindeki kamusal denetim etkisizleştirildi. Bilim dışı uygulamalar teşvik edildi; bunun sonucunda aşı retleri, aşı karşıtlığı yaygınlaştı. Çoktan tarihe gömülen kızamık gibi hastalıklar salgın biçiminde ortaya çıktı.
Sağlık emekçileri geleceksiz, güvencesiz, örgütsüz çalışmaya mahkûm edildi. Şiddet, ağır çalışma koşulları, düşük ücretler, baskı, kayırmacılık, mobbing sağlık emekçilerinin sağlığını bozdu! Emekçiler işine yabancılaştırıldı; parça başı iş, performans sistemi, sözleşmeli çalışma, esnek çalışma uygulamaları başat hale getirildi. Hasta-hekim ilişkisi bozuldu. Çalışanlar arasındaki dayanışma yerini rekabete bıraktı.
Halk sağlığı, bütün dünyada ve ülkemizde emek sömürüsünü yoğunlaştıran politikaların savaşları, savaşların ise sömürüyü büyüttüğü bir cendere içerisindedir. Canlıların yaşam hakkıyla beraber havanın, suyun, yeşilin, kentlerin de yok edildiği savaşlar, gıda güvensizliğinin, çevre sorunlarının, kontrolsüz göç dalgalarının başta gelen sebeplerindendir.
AKP iktidarlarının dizginlerinden boşanmışçasına gerçekleştirdiği doğa ve çevre talanı da sonuçları itibariyle halk sağlığının görülmemiş ölçüde bozulmasına yol açmıştır.
Halk sağlığı, bugün artık işçi ve emekçilerin en önemli mücadele başlıklarından biridir. İlaç üretiminden tedaviye sağlık hizmetinde sermayenin ve tekellerin egemenliğine son verilmelidir. Sağlıkta özelleştirmeler durdurulmalı, sağlık bir sömürü ve kar alanı olmaktan çıkarılmalıdır.
Kamusal, nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir bir sağlık hizmeti tüm işçi ve emekçilerin hakkıdır."